
Neredesin gelmedin. Bende gitmedim zaten. Gelmezsin diyordum kendime gelmedin de. Hep haklı çıkmak istemem, çıkmam da zaten ama bu kez haklı çıktım işte. Derin bir nefes çektim içime hayattan, o da zehirledi beni. Hayata bağlandım hiç istemesem de, o, beni istemese de. Bundan çok kısa bir süre önce, yani hayat bu kadar tutkuyu hak etmemişken benden, canımı acıtıyordu. Sildim her şeyi, herkesi, derken bunları yaşadım çok garip. Sözde gelecektin, hesaplaşacaktık, sen, yok bu öle değildi bu böyle oldu aslında deyip tepeme binecektin, asacaktın beni bu iple. Yinede olanlar benim dediğim gibi oldu demeliyim, başka nasıl anlarım yoksa onların olmadığını. Hep dalgaya aldın, hayatı, beni işte, her şeyi.
E yok diyorsun, öle değil, hatırla neler yaptın, son görüşmemizde. Soğuk bir bardak suyu boca ettin yüzüme, neymiş geç olmuş uyanmalıymışım, hem de uyurken, insaf. Ne olduğunu anlayamadım bile. Birazdan gelecekler ve gideceğiz yine, dönüşte anlatırım, devamını biliyorsun aslında, neler olduğunu ama kendi istediğin gibi algılıyorsun olanları. Sesler geliyor, geliyorlar…
Daha yüzlerini görmedim, neye benziyorlar bilmiyorum ama tek bildiğim canımı acıtmayı bildikleri. Tahminim, bugün suya atacaklar beni, önce dibine çökmem için bir ağırlık bağlayacaklar bana ve aşağıda kıvranmamı izleyecekler. Nedense, bunu ilk yaptıklarında fark ettim ki, nefesimi çok uzun süre tutuyorum ya da öyle bir şey işte, belki de bana çok uzun geliyor zaman anlamıyorum.
Yosunlarla kaplı her yer, öyle nemli ki burası ancak onlar sağlıklı yaşayabiliyorlar. Burası yaklaşık iki metre eninde boyunda bir yer, hani uyunması, oturulması için taş bir sedir var oda yosun kaplı. Her yer buz gibi soğuk. En az senin kadar soğuk. Kanlı bir gömlek var üzerimde ve leş gibi inanır mısın?
Ayhan Özer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder